Skip Navigation LinksNews
Tüm Haberleri Göster

Dr. Fazıl Küçük Tıp Fakültesi Bel Fıtığı Tedavisindeki Yeni Yaklaşımları Ve Korunma Yöntemlerini Açıkladı

Dr. Fazıl Küçük Tıp Fakültesi Bel Fıtığı Tedavisindeki Yeni Yaklaşımları Ve Korunma Yöntemlerini Açıkladı
Yayınlanma Tarihi: 27 Ekim 2016, Perşembe

Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ) Dr. Fazıl Küçük Tıp Fakültesi ve Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı, Algoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakan Gündüz, bel fıtığı tedavisindeki yeni yaklaşımlar ve korunma yöntemleri hakkında açıklamalarda bulundu. Toplumun yüzde 80′inden fazlasının hayatında en az bir kere bel ağrısı çektiğini vurgulayan Prof. Dr. Gündüz, bu ağrıların çoğunun mekanik olarak kaslarda ve eklemlerde incinme, zorlanma gibi nedenlerden kaynaklandığını ifade etti. “Bel fıtığına bağlı sorunlar sıklıkla orta yaşlarda görülür, fakat her yaşta ortaya çıkabilir.” diyen Prof. Dr. Gündüz, ağır kaldırma, uzun süre aynı pozisyonda çalışma, travma, uzun süren stres, fazla kilo, çok doğum yapmış olmak, düzenli spor yapmamak, sigara ve alkol kullanımı, kronik öksürük ya da kalıtsal nedenlerin bel fıtığına yol açabildiğini söyledi. Prof. Dr. Gündüz açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

Bel fıtığının en büyük belirtisi bel ve/veya bacakta görülen ağrıdır. Bacakta uyuşma, güç kaybı olabilir. Daha ilerlemiş şekillerinde nadiren de olsa cinsel bozukluklar, idrarını ve büyük abdestini yaparken zorlanma veya tutamama görülebilir. Tedavi edilmeyen hastaların  iş, aile hayatları ve yaşam kaliteleri ciddi şekilde etkilenmektedir. Bel fıtığının daha ilerlemiş ve şiddetli şekillerinde -ki bu çok nadirdir- cinsel bozukluklar, idrarını ve büyük abdestini yaparken zorlanmak ya da idrarını tutamamak görülebilir; bacaklarda felç oluşabilir ya da bacağın hissetmesi azalabilir.Tedavi edilmeyen hastaların iş, aile hayatları ve yaşam kaliteleri etkilenmektedir. His kaybı, kuvvet kaybı, güçlükle idrar yapma, idrar kaçırma ve cinsel fonksiyonlarda bozulmaya neden olarak hastanın yaşam kalitesini düşürebilir.Bel fıtığından korunmak amacıyla günlük hayatımızda bazı  önlemler almamız gerekmektedir. Bunlar;

  1. Otururken belinizin boşlukta kalmamasına dikkat edin. Gerekirse bir yastıkla destekleyin.
  2. Ağır kaldırmayın. Kaldırmanız gerekiyorsa tek elinize yüklenmemeye çalışın. Örneğin alışveriş torbalarını tek elinizle taşımak yerine iki elinize de eşit miktarda dağıtın.
  3. Yerden bir şey alırken belinizi bükerek eğilmek yerine dizlerinizi bükerek çömelin.
  4. Uzanırken sağ veya sol tarafa yatmak yerine sırt üstü yatın. Yatağınızın çok yumuşak olmamasına dikkat edin ve yüz üstü yatmayın.
  5. Masa başında çalışıyorsanız dik oturun ve beliniz destekli olsun. Her yarım saatte bir ayağa kalkarak esneme hareketleri yapın.
  6. El çantası yerine sırt çantası kullanın.
  7. Beliniz ağrıdığında tüm gün yatarak dinlenmek yerine hareket etmeye çalışın. Ağrılar sırasında uzun süre hareketsiz kalmak bu ağrıların daha sık tekrar etmesine neden olur.
  8. Topuklu ayakkabı giymeyin.
  9. Dik durun. İyi bir duruş hem omurga hem de fıtığa binen yükü azaltacaktır.
  10. Fazla kilolarınızdan kurtulun. Her fazla kilo omurgaya ve fıtığa binen yükü arttırmaktadır.
  11. Ve hepsinden önemlisi, bel bölgesini güçlendiren, özellikle karın kaslarını çalıştıran egzersizleri düzenli olarak yapın.

Ağır fiziksel aktivite ve ağır kaldırma gerektiren meslekler (Örneğin, inşaatlarda çalışanlar), devamlı öne eğilme, eğilerek dönme gerektiren meslekler, araba, otobüs, kamyon kullanma gibi vücudu sürekli vibrasyona maruz bırakan meslekler, uzun süre ayakta durma veya oturma gerektiren meslekler, futbol, halter, kürek ve güreş sporlarıyla uğraşan kişilerde bel ağrısı ve bel fıtığı sıklığı artmaktadır.

Ofis çalışanlarının bel fıtığından korunmak amacıyla şu önlemleri alması gerekmektedir;

  1. Ofiste masa sandalye bilgisayar ilişkisi daima önerilen ölçülere uygun olmalı, bilgisayar karşısında, sandalye veya koltukta otururken mutlaka dik pozisyonda olunmalıdır. Dik bir şekilde oturmayı alışkanlık haline getirmelisiniz.
  2. Doğru oturma pozisyonunda diz eklemleriniz kalça eklemlerinden daha yüksekte olmalı, ayak tabanlarınız yere tam olarak temas etmelidir. Otururken zaman zaman pozisyon değiştirmeniz iyi olur. Sandalyeden kalkarken bir ayağınız diğerinin önünde olmalı, bacak kaslarınız ve kollarınızın yardımıyla kendinizi yukarıya doğru iterken sırtınız dik pozisyonda bulunmalıdır.
  3. Aynı oturma pozisyonunu 30-40 dakikadan fazla devam ettirmemelisiniz.

Günlük hayatta alacığımız önlemler ile bel fıtığı oluşma riski önemli oranda azalacaktır ancak  bunları yapmak bel fıtığı olmayacağımız anlamına gelmez. Çünkü genetik faktörler  ve kişiye ait durumlar da bu hastalığın oluşmasında rol oynayabilir.

Bel fıtıklarının büyük kısmı ilk etapta cerrahi tedavi gerektirmez. Medikal (ilaçla) tedavi ve kısa süreli istirahat uygulanan hastaların büyük kısmı fayda görür. Ağrıları devam eden hastalara fizik tedavi ve rehabilitasyon uzman doktorunun kontrolünde kapsamlı bir fizik tedavi programı ve/veya algolog tarafından epidural enjeksiyonlar uygulanabilmektedir. Bütün bunlara rağmen hastanın şikayetleri devam ediyor ve yaşam tarzını etkiliyorsa cerrahi tedavi önerilir. Ani gelişen ve ciddi kuvvet kayıpları ile idrar kaçırma durumlarında ise acil cerrahi gerekli olabilir.

Epidural enjeksiyon, ağrıya yol açan baskının oluştuğu bölgeye, steril ve aseptik olarak ameliyathane koşullarına sahip olan özel merkezlerde, görüntüleme yöntemleri altında, steroid, lokal anestezik veya hyaluronidaz gibi ilaçların verildiği 50 yıldır  uygulanan güvenli, etkili bir yöntemdir. Amaç o bölgede diskin sinir üzerindeki baskısı sonucu ortaya çıkan ‘ödem’in, yani örneğin parmağımız yandığı zaman gördümüz gibi sıvı birikmesinin azaltılması, sinir üzerindeki baskının kaldırılmasıdır. Ayağında kalıcı bir uyuşukluk, belirgin kuvvet ve refleks kaybı olmayan, sadece ağrının ön planda olan hastaların  %50-75’inde son derece etkili bir yöntemdir. Girişim sırasında hasta narkoz ile uyutulmaz. Uygulama yaklaşık olarak 10 – 20 dk. sürer. Girişim günü istirahat önerilir. Sonraki 2 gün de beli aşırı zorlayacak hareketlerden kaçınılmalı, doktorun önerileri doğrultusunda davranmalıdır.

İşlem sonrası fıtık tamamen ortadan kalkmamaktadır. Bundan sonrası için nasıl hareket edecekleri, nasıl davranacakları, nasıl ağırlık kaldıracakları konusunda eğitilir ve bireysel egzersiz programları oluşturulur. Bu eğitim doğru verildiği ve hasta uyarıları dikkate alıp uyguladığı taktirde epidural steroid enjeksiyonlarında daha uzun süreli etkinlikle birlikte hastalığın tekrarlama oranında önemli oranda düşüş olacaktır.

Epidural enjeksiyonlar, enfeksiyonu olan, kanama bozukluğu olan hastalarda, kumadin, aspirin gibi kan sulandırıcı kullananlarda ve gebelerde uygulanmaz. İşlemin yan etkileri ve riskleri çok seyrektir.

 

Eğitim hayatına 2012-2013 Akademik Yılında başlayan Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ) Dr. Fazıl Küçük Tıp Fakültesi'nin verdiği eğitimin uluslararası standartlarda olduğu artık tescillendi.

Ulusal ve uluslararası standartlara tamamen uygun olduğu belgelenen Fakülte'nin uluslararası tanınırlığı olan diploması ise bundan böyle mezunlara yurt dışındaki mesleki sınavlara katılma şansı verecek.

Uluslararası alanda Kıbrıs'ın içinde bulunduğu bölgede tıp eğitimine yönelik akreditasyon veren tek kurum olan Tıp Eğitimi Programlarını Değerlendirme ve Akreditasyon Derneği'nin (TEPDAD), DAÜ Dr. Fazıl Küçük Tıp Fakültesi ve Marmara Üniversitesi (M.Ü.) Tıp Fakültesi'nin ortak yürüttüğü Uluslararası Tıp Programı'nı akredite etmesinin ardından, DAÜ Dr. Fazıl Küçük Tıp Fakültesi Dekan Vekili Doç. Dr. Nilüfer Güzoğlu, Türk Ajansı Kıbrıs (TAK) muhabirine mülakat verdi.

Akreditasyon sayesinde DAÜ Tıp Fakültesi'nin uluslararası standartlarda eğitim verdiğinin tescillenmiş olduğunu kaydeden Güzoğlu, akreditasyonla üniversitenin statüsünün daha da güçlendiğini vurguladı. Güzoğlu, “Öğrencilerimiz uluslararası tanınırlığı olan bir diplomaya sahip olacak, yurt dışındaki mesleki sınavlara katılma şansını elde edecekler ve uluslararası alanda kariyerlerine devam edebilecekler. Daha önceki mezunlarımızdan da Avrupa ve Amerika'da çalışanlar var ama 2023 itibarıyla United States Medical Licensing Examination (USMLE) gibi sınavlara girmek için akredite bir fakülteden mezun olmak zorunlu hale geldi." dedi.

Güzoğlu, Fakülte'nin artık ÖSYM kılavuzunda “Akredite Tıp Fakültesi" olarak yer aldığını da dile getirdi.

 

“Akreditasyon eğitim kalitesini güvence altına almak ve sürekli gelişim için önemli"

Akreditasyonun fakültenin eğitim kalitesini güvence altına almak ve sürekli gelişim anlayışını sürdürmek için önemli olduğunu vurgulayan Güzoğlu, “Çünkü akreditasyon bir kere alındı ve bitti değil... Biz yıllık olarak bu heyete raporlarımızı göndermeye devam edeceğiz, belirli aralıklarla fakülteyi ziyaret edecekler ve şartları hâlâ sağlayıp, sağlamadığımızı kontrol edecekler. Dolayısıyla eğitim kalitemizi belirli standartlara oturtup güvence altına aldık, sürekli olarak eğitim kalitemizi çağın gereklerine uygun olarak yeniliyoruz anlamına geliyor" diye konuştu.

DAÜ-MÜ ortak tıp programının Dünya Tıp Fakülteleri Listesinde yer aldığını ve birçok mezunun uluslararası alanda kariyerlerine devam ettiğini de dile getiren Güzoğlu, şunları söyledi:

“Ayrıca fakültemizin KKTC'de ilk uluslararası tıp akreditasyona sahip tıp programı ve Türkiye'de ilk akredite ortak tıp programı olmasının gururunu yaşıyoruz. Bu fakültemizin sadece bölgesel değil küresel düzeyde de rekabetçi bir eğitim kurumu olduğunu gösteriyor."

 

Akreditasyon süreci…

İlk mezunlarını verdikleri 2018 yılı itibarıyla akreditasyon sürecine başladıklarını söyleyen Güzoğlu, uzun ve titiz bir çalışma gerektirdiği için pandeminin de araya girmesiyle sürecin uzadığını anlattı. Akreditasyon yolunda öğrenciler ve hocalarıyla birlikte özveriyle çalıştıklarını söyleyen Güzoğlu, TEPDAD tarafından yürütülen süreçte, eğitim programları, akademik ve idari kadrolarının, öğrenci destek hizmetlerinin ve klinik uygulamalarının detaylı şekilde incelendiğini kaydetti.

Güzoğlu, akreditasyon için öncelikle dokuz ana başlıktan oluşan bir değerlendirme raporu sunduklarını, raporun incelenerek kendilerine bazı revizyonlar önerildiğini, bu önerileri titizlikle yerine getirdiklerini anlattı. Ön değerlendirme raporunun onaylanmasının ardından ziyaret basamağına geçildiğini söyleyen Güzoğlu, şunları ifade etti:

“Geçen haftalarda TEPDAD heyeti fakülteyi ziyaret etti, tüm akademik kadroyu eğitim programlarını, öğrenci destek hizmetlerini titizlikle inceledi ve raporda yazılanların tutarlı olduğunu tespit ederek belgeledi. Bunun üzerine UTEAK oy birliği ile programımızın akredite olmasını kararlaştırdı."

Akreditasyon sürecinin kendilerine çok şey kazandırdığını belirten Güzoğlu, “Eğitimin sadece sınıf içi derslerden ibaret olmadığını, öğrenci destek hizmetleri, klinik uygulamalar ve mezuniyet sonrası takibin de büyük önem taşıdığını bir kez daha gördük" dedi.

 

Dersler... Program

DAÜ Dr. Fazıl Küçük Tıp Fakültesi Dekan Vekili Doç. Dr. Nilüfer Güzoğlu, öğrencilerin üç sene DAÜ'de klinik öncesi dersler aldığını, daha sonraki üç yılda ise Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi'ne bağlı hastanelerde klinik eğitim görerek oradaki olanaklardan yararlandıklarını ve çok fazla hastayla birebir etkileşim içerisinde olduklarını anlattı.

Fakülte programının temel bilimleri ve klinik dersleri öğretmekle sınırlı olmadığını vurgulayan Güzoğlu, öğrencilere liderlik becerileri kazandırmak, hasta merkezli sağlık hizmeti sunmak, hastalarla etkili iletişim kurmak, meslekler arası iş birliği becerileri geliştirmelerine yardımcı olmak gibi birçok yetkinliği kazandırmayı hedeflediklerini söyledi.

Güzoğlu, bilimsel araştırmaları teşvik ettiklerini, daha ilk yıldan itibaren öğrencilerin araştırma projelerine dahil olduğunu belirterek, sosyal sorumluluk projelerine önem verdiklerini de kaydetti. Güzoğlu, öğrencilerinin toplum sağlığı ve dezavantajlı grupların desteklenmesi gibi projelerde aktif görev aldığını söyledi. Güzoğlu ayrıca, ikinci sınıftan itibaren öğrencilerin hastalarla hem kendi kliniklerinde hem de Gazimağusa Devlet Hastanesi'nde karşılaşmasını sağladıklarına da dikkat çekti. Güzoğlu, “Sadece iyi doktorlar değil, topluma duyarlı hekimler yetiştirmeyi amaçlıyoruz." diye konuştu.

 

Öğrenciler… Mezunlar… 23 ülkeden 230 mezun

Şimdiye kadar 230 civarında mezun verildiğini, mezunların yüzde 30'unun KKTC'den, yüzde 20'sinin Türkiye'den ve yüzde 50'sinin de uluslararası öğrencilerden oluştuğunu belirten Güzoğlu, halihazırda 23 farklı ülkeden mezunları bulunduğunu kaydetti.

Mezun takip sistemini geliştirmeye çalıştıklarını ancak ellerinde mezunlarıyla ilgili gerekli bilgilerin olduğunu anlatan Güzoğlu, hem Kıbrıs'a gelip çeşitli branşlarda çalışan hem de yurt dışında büyük başarılar elde eden mezunları bulunduğunu ve kendileriyle iletişim içerisinde olduklarını vurguladı.

 

Hedefler…

Fakültenin hedeflerinden de bahseden Güzoğlu, yüksek lisans, doktora ve master programı açmayı, uluslararası iş birliklerini geliştirmeyi, öğrenci değişim programlarını ve bilimsel araştırmaları artırmayı hedeflediklerini kaydetti.

DAÜ Web Siteleri