Skip Navigation LinksNews
Tüm Haberleri Göster

DAÜ Dr. Fazıl Küçük Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Amber Eker Bakkaloğlu Unutkanlık, Demans ve Alzheimer İle İlgili Açıklama Yaptı

DAÜ Dr. Fazıl Küçük Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Amber Eker Bakkaloğlu Unutkanlık, Demans ve Alzheimer İle İlgili Açıklama Yaptı
Yayınlanma Tarihi: 17 Ocak 2020, Cuma

Doğu Akdeniz Üniversitesi Dr. Fazil Küçük Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Amber Eker Bakkaloğlu “Unutkanlık, Demans ve Alzheimer; belirtilerini tanıyalım riskleri önleyelim” konulu açıklamada bulundu. Doç. Dr. Bakkaloğlu yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi:

“Unutkanlık, Demans ve Alzheimer aynı şey midir?

Unutkanlık her yaştan kişinin sık bir yakınmasıdır. Akılda bulundurulmalıdır ki her unutkanlık halk arasında bunama olarak bilinen demans hastalığı ile ilişkili değildir. Unutkanlıktan yakınan kişilerin önemli bir kısmını özellikle B12 olmak üzere vitamin eksiklikleri, tiroid bozuklukları ve depresyon gibi tedavi edilebilir sebepler oluşturmaktadır. Unutkanlığı olan kişilerde tedavi edilebilir bu nedenlerin öncelikli olarak gözden geçirilmesi gerekmektedir. Bir unutkanlığın demans olarak adlandırılabilmesi için kişilerin günlük yaşam aktivitelerini etkileyen bilişsel kayıplara yol açması gerekmektedir. Her toplumda olduğu gibi toplumumuzda da unutkanlıktan yakınan kişiler en çok Alzheimer hastalığından endişe etmektedir. Bu endişeler en iyi hastalığı tanımakla giderilir. Alzheimer hastalığı en sık demans nedenidir. Alzheimer hastalığı görülme sıklığı, yaşlanan toplumlarla birlikte yıllar içinde de artmaktadır ve günümüzde önemli bir halk sağlığı sorunudur. 65 yaş üstü her 8 kişiden birinde, 85 yaş üzerindeki kişilerde ise neredeyse her iki kişiden birinde görüldüğü belirtilmektedir.

Alzheimer hastalığı belirtileri nelerdir?

Alzheimer hastalığında hafıza sorunları yanında, kişinin normal hayatta yaptığı kazanılmış beceriler olan giyinme, yemek yeme, alet kullanma becerilerini yapmakta güçlük çekmesi, kişilik ile davranış değişiklikleri, dili kullanma ve konuşmaları anlamada bozukluk, yol bulamama, hesap yapamama, içe kapanma ve canlı hayaller görme gibi belirtiler de gözlenebilmektedir. Bu belirtilere de aşina olmak hastalığın erken tanısı için çok değerlidir. Biliyoruz ki erken tanı ve tedavi hastalık seyrine olumlu katkı yapmaktadır.

Kimler risk altındadır?

Alzheimer hastalığı için en önemli risk faktörü yaştır. Ailede demansı olan birey olması da riski arttrabilmektedir. Bunlar günümüzde kontrol edilemeyen risk faktörleri olmakla birlikte akılda bulundurulması gereken bir diğer konu da şudur ki kontrol edebileceğimiz risk faktörleri de mevcuttur. Düşük eğitim seviyesine sahip olan ve diyabet, hipertansiyon, kolesterol yüksekliği, sigara kullanımı, şişmanlık gibi yoğun damarsal risk faktörlerine sahip kişilerde demansın ortaya çıkması daha kolay ve erken olmakta ayrıca hastalık seyri de olumsuz etkilenmektedir. Kontrol edebileceğimiz bu risk faktörlerinin önüne geçmek çok önemlidir.

Tedavisi var mıdır?

Alzheimer hastalığında henüz kesin bir tedavi olmayıp, amaç ilerlemenin yavaşlatılmasıdır. Bu amaçla Alzheimer hastaları için günümüzde kullanılan ilaçlar sinir hücreleri arasındaki iletişimde ve hafızada rol oynayan hormonları arttırmaya ve hücre kaybı hızını yavaşlatmaya yöneliktir. Yeni geliştirilen ve çalışılan ilaçlar ile de beyin hücreleri içinde birikip hücrelerin erken ölümüne neden olan kötü proteinlerin birikmesini engellemek hedeflenmektedir.

Ancak unutulmamalıdır ki demans sürecinde ortaya çıkabilecek davranış değişiklikleri, hırçınlık ve depresyon gibi durumların ilaçlarla kontrol edilmesi mümkündür.

Demans hasta yakınları için öneriler nelerdir?

İlerleyici bir süreç olan ve zaman geçtikçe yeni belirtiler ortaya çıkan demans sürecinde, bazen hasta yakınlarını çok zorlayıcı hırçınlıklar ve hasta bakımı ile ilgili güçlükler olabilir. Tüm bunlar ile baş etmek herkes için yıpratıcı olabilir. Bu zor günleri yaşarken yakınlarınızdan destek almak ve aile içinde görev dağılımı yapmak önemlidir. Günlük yaşantımızda fark etmeden yaptığımız rutinler demans hastası için güç olabilir. Hastanıza yardım edin ama mümkün olduğunca onun yerine siz yapmamaya çalışın. Onlar ile iletişim kurarken kısa ve basit cümleler kurun. Konuşmaya başlarken öncelikle dikkatini size vermesini sağlayıp konuşun. Her zaman akılda bulundurulmalıdır ki , karşınızdaki hala o çok sevdiğiniz insandır; değişen yalnızca hastalık nedeniyle davranışlarıdır. Bu davranışlar onun bilerek, isteyerek yaptığı davranışlar değildir”.                                                                           

 

Eğitim hayatına 2012-2013 Akademik Yılında başlayan Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ) Dr. Fazıl Küçük Tıp Fakültesi'nin verdiği eğitimin uluslararası standartlarda olduğu artık tescillendi.

Ulusal ve uluslararası standartlara tamamen uygun olduğu belgelenen Fakülte'nin uluslararası tanınırlığı olan diploması ise bundan böyle mezunlara yurt dışındaki mesleki sınavlara katılma şansı verecek.

Uluslararası alanda Kıbrıs'ın içinde bulunduğu bölgede tıp eğitimine yönelik akreditasyon veren tek kurum olan Tıp Eğitimi Programlarını Değerlendirme ve Akreditasyon Derneği'nin (TEPDAD), DAÜ Dr. Fazıl Küçük Tıp Fakültesi ve Marmara Üniversitesi (M.Ü.) Tıp Fakültesi'nin ortak yürüttüğü Uluslararası Tıp Programı'nı akredite etmesinin ardından, DAÜ Dr. Fazıl Küçük Tıp Fakültesi Dekan Vekili Doç. Dr. Nilüfer Güzoğlu, Türk Ajansı Kıbrıs (TAK) muhabirine mülakat verdi.

Akreditasyon sayesinde DAÜ Tıp Fakültesi'nin uluslararası standartlarda eğitim verdiğinin tescillenmiş olduğunu kaydeden Güzoğlu, akreditasyonla üniversitenin statüsünün daha da güçlendiğini vurguladı. Güzoğlu, “Öğrencilerimiz uluslararası tanınırlığı olan bir diplomaya sahip olacak, yurt dışındaki mesleki sınavlara katılma şansını elde edecekler ve uluslararası alanda kariyerlerine devam edebilecekler. Daha önceki mezunlarımızdan da Avrupa ve Amerika'da çalışanlar var ama 2023 itibarıyla United States Medical Licensing Examination (USMLE) gibi sınavlara girmek için akredite bir fakülteden mezun olmak zorunlu hale geldi." dedi.

Güzoğlu, Fakülte'nin artık ÖSYM kılavuzunda “Akredite Tıp Fakültesi" olarak yer aldığını da dile getirdi.

 

“Akreditasyon eğitim kalitesini güvence altına almak ve sürekli gelişim için önemli"

Akreditasyonun fakültenin eğitim kalitesini güvence altına almak ve sürekli gelişim anlayışını sürdürmek için önemli olduğunu vurgulayan Güzoğlu, “Çünkü akreditasyon bir kere alındı ve bitti değil... Biz yıllık olarak bu heyete raporlarımızı göndermeye devam edeceğiz, belirli aralıklarla fakülteyi ziyaret edecekler ve şartları hâlâ sağlayıp, sağlamadığımızı kontrol edecekler. Dolayısıyla eğitim kalitemizi belirli standartlara oturtup güvence altına aldık, sürekli olarak eğitim kalitemizi çağın gereklerine uygun olarak yeniliyoruz anlamına geliyor" diye konuştu.

DAÜ-MÜ ortak tıp programının Dünya Tıp Fakülteleri Listesinde yer aldığını ve birçok mezunun uluslararası alanda kariyerlerine devam ettiğini de dile getiren Güzoğlu, şunları söyledi:

“Ayrıca fakültemizin KKTC'de ilk uluslararası tıp akreditasyona sahip tıp programı ve Türkiye'de ilk akredite ortak tıp programı olmasının gururunu yaşıyoruz. Bu fakültemizin sadece bölgesel değil küresel düzeyde de rekabetçi bir eğitim kurumu olduğunu gösteriyor."

 

Akreditasyon süreci…

İlk mezunlarını verdikleri 2018 yılı itibarıyla akreditasyon sürecine başladıklarını söyleyen Güzoğlu, uzun ve titiz bir çalışma gerektirdiği için pandeminin de araya girmesiyle sürecin uzadığını anlattı. Akreditasyon yolunda öğrenciler ve hocalarıyla birlikte özveriyle çalıştıklarını söyleyen Güzoğlu, TEPDAD tarafından yürütülen süreçte, eğitim programları, akademik ve idari kadrolarının, öğrenci destek hizmetlerinin ve klinik uygulamalarının detaylı şekilde incelendiğini kaydetti.

Güzoğlu, akreditasyon için öncelikle dokuz ana başlıktan oluşan bir değerlendirme raporu sunduklarını, raporun incelenerek kendilerine bazı revizyonlar önerildiğini, bu önerileri titizlikle yerine getirdiklerini anlattı. Ön değerlendirme raporunun onaylanmasının ardından ziyaret basamağına geçildiğini söyleyen Güzoğlu, şunları ifade etti:

“Geçen haftalarda TEPDAD heyeti fakülteyi ziyaret etti, tüm akademik kadroyu eğitim programlarını, öğrenci destek hizmetlerini titizlikle inceledi ve raporda yazılanların tutarlı olduğunu tespit ederek belgeledi. Bunun üzerine UTEAK oy birliği ile programımızın akredite olmasını kararlaştırdı."

Akreditasyon sürecinin kendilerine çok şey kazandırdığını belirten Güzoğlu, “Eğitimin sadece sınıf içi derslerden ibaret olmadığını, öğrenci destek hizmetleri, klinik uygulamalar ve mezuniyet sonrası takibin de büyük önem taşıdığını bir kez daha gördük" dedi.

 

Dersler... Program

DAÜ Dr. Fazıl Küçük Tıp Fakültesi Dekan Vekili Doç. Dr. Nilüfer Güzoğlu, öğrencilerin üç sene DAÜ'de klinik öncesi dersler aldığını, daha sonraki üç yılda ise Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi'ne bağlı hastanelerde klinik eğitim görerek oradaki olanaklardan yararlandıklarını ve çok fazla hastayla birebir etkileşim içerisinde olduklarını anlattı.

Fakülte programının temel bilimleri ve klinik dersleri öğretmekle sınırlı olmadığını vurgulayan Güzoğlu, öğrencilere liderlik becerileri kazandırmak, hasta merkezli sağlık hizmeti sunmak, hastalarla etkili iletişim kurmak, meslekler arası iş birliği becerileri geliştirmelerine yardımcı olmak gibi birçok yetkinliği kazandırmayı hedeflediklerini söyledi.

Güzoğlu, bilimsel araştırmaları teşvik ettiklerini, daha ilk yıldan itibaren öğrencilerin araştırma projelerine dahil olduğunu belirterek, sosyal sorumluluk projelerine önem verdiklerini de kaydetti. Güzoğlu, öğrencilerinin toplum sağlığı ve dezavantajlı grupların desteklenmesi gibi projelerde aktif görev aldığını söyledi. Güzoğlu ayrıca, ikinci sınıftan itibaren öğrencilerin hastalarla hem kendi kliniklerinde hem de Gazimağusa Devlet Hastanesi'nde karşılaşmasını sağladıklarına da dikkat çekti. Güzoğlu, “Sadece iyi doktorlar değil, topluma duyarlı hekimler yetiştirmeyi amaçlıyoruz." diye konuştu.

 

Öğrenciler… Mezunlar… 23 ülkeden 230 mezun

Şimdiye kadar 230 civarında mezun verildiğini, mezunların yüzde 30'unun KKTC'den, yüzde 20'sinin Türkiye'den ve yüzde 50'sinin de uluslararası öğrencilerden oluştuğunu belirten Güzoğlu, halihazırda 23 farklı ülkeden mezunları bulunduğunu kaydetti.

Mezun takip sistemini geliştirmeye çalıştıklarını ancak ellerinde mezunlarıyla ilgili gerekli bilgilerin olduğunu anlatan Güzoğlu, hem Kıbrıs'a gelip çeşitli branşlarda çalışan hem de yurt dışında büyük başarılar elde eden mezunları bulunduğunu ve kendileriyle iletişim içerisinde olduklarını vurguladı.

 

Hedefler…

Fakültenin hedeflerinden de bahseden Güzoğlu, yüksek lisans, doktora ve master programı açmayı, uluslararası iş birliklerini geliştirmeyi, öğrenci değişim programlarını ve bilimsel araştırmaları artırmayı hedeflediklerini kaydetti.

DAÜ Web Siteleri